YAŞAM

Dünden Bugüne Adli Tıp

Hekim bir baba, hukukçu bir anne… Rol modeliniz babanız mıydı?

Evet baba daha ağır basmış olabilir rol model olarak; ayrıca aile içinde ve babamın arkadaşlarının nerdeyse tamamı hekimdi. Tüm çocukluğum onlar arasında geçtiği için hekimlik hayatımın doğal bir parçası haline geldi.

Bununla ilgili çok anlarım var…

Çocukluğumun Adanası’ndaki Toros Caddesi (şimdinin favori bölgeleri Gazipaşa Bulvarı, Ziyapaşa Bulvarı) bataklıktı. Arkadaşlarımla bu alanlarda kurbağaları yakalayıp inceleme yapardık. Hayvanlar üzerinde deney yapma merakımı bilen Adana’nın ilk Genel Cerrahlarından olan Dr. Cazmi Ender amca küçük bir kap içerisinde eter getirirdi. Ben onunla o zavallı kurbağaları bayıltır, bayağı bir cerrah gibi işlem yapardım. (Tabii ki yarım yamalak) Babam “İlkokul bitirme sınavında eğer çok başarılı olursan sana çok istediğin mikroskopu alırım” dedi. Ben de ‘pekiyi’ ile mezun oldum ve babam çocuklar için geliştirilmiş aynalı bir mikroskop aldı. O mikroskopla parmağımı delip kendi kanıma, kurbağanın kanına, yaprak parçasına bakıyordum. Böylece henüz ilkokul son sınıftayken yolum belli olmuştu aslında… Mesleğimi, mikroskoba bakmayı, araştırmayı, koşuşturmacayı çok seviyorum. Bu yaşımdayım ve hala bıktım noktasında değilim. Bilim sevgi ister, emek ister. Dolayısıyla işinize, eşinize çoluğunuza çocuğunuza hep emekle yaklaşacak ve bu emeğin sonunda oluşturduğunuz aşkla seveceksiniz ki başarı olsun. Yoksa çalışmaktan yorulursunuz, severseniz yorulmazsınız.

 

Adli Tıp Ana Bilim Dalı’nda Normal Polikliniklerden Daha Fazla Canlı Muayene Yapılıyor

Adli Tıp denince akla ‘otopsi’ geliyor. Poliklinik muayene de yapılıyor mu?

Otopsi Adli Tıbbın hakikaten en önemli bir bölümü. Ölümlü vakalarda olay yerine gidip ölü muayenesi yapıyoruz. Ardından otopsi kararı, uygulama ve otopsi sonrasındaki laboratuvar işlemleri… Adli Bilimler çok geniş bir alan. ‘Adli Tıp’ denilince insanların aklına her ne kadar ‘otopsi’ yani ölüm sonrasındaki süreç gelse de, ondan belki daha fazla canlı muayene yapıyoruz. Ciddi bir polikliniğimiz var burada. Normal polikliniklerle aşağı yukarı at başı poliklinik yapıyoruz. 

 

Cerrahideki Bilimsel Kurallar, Titizlikler ve Yaklaşımların Aynısı Otopsi İçin de Geçerli.

Sayın Gülmen işin zorlukları neler? Önyargılar, tanıdık bir kişiye otopsi yapmak zorunda kalma durumu… Biraz bahseder misiniz?

Otopsi, ölüm sonrasındaki bir cerrahi işlemdir. Her ne kadar toplumumuzda yanlış yorumlansa da, cerrahideki bilimsel kurallar, titizlikler ve yaklaşımların aynısı otopsi için de geçerli. Otopsi salonunu aynı bir ameliyathane gibi düşünmek gerekir. Tabii yıllar öncesinde çok uygun olmayan yerlerde ehil olmayan kişiler tarafından otopsiler yapılmış. Ancak günümüzde ameliyathanelerimizin modernliği, uzmanlarımızın konularında gerçekten uzmanlaşmış olması gelecek vadediyor.

Yaptığımız işin çok zorlukları var tabii ki. Bu işi sevmeniz lazım, sevmiyorsanız çok ciddi zorluklarla karşılaşırsınız ve hep yük gelir size. Ama tıbbı, bilimsel çalışmayı, bilimsel araştırmayı seviyorsanız o zaman bunlar yük gelmemeye başlar ve dönersiniz ondan sonra daha ince çalışmalar yapmaya başlarsınız. Şüphesiz ki bir ölü muayenesi, hele bu çok sevdiğiniz tanıdığınız bildiğiniz birileri ise sizin için çok travmatiktir, çok üzücüdür. Ama bütün bunlara rağmen profesyonelce yaklaşıp bunları yapmanız lazımdır.

 

 

Peki siz böyle travmatik vakalarla karşılaştınız mı?

Maalesef evet… Ethem Ekim Adana’da Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcısıydı; bizim de çok güzel bir dostluğumuz vardı, bütün ekip çok seviyorduk. Ethem ağabey gerçekten çok yiğit, ülkesini seven bir insandı. Yüreğimizde bir sevgi bağımız oluşmuş, artık mesai saati dışında da görüşmek noktasında birlikteydik.

Bir gün sabah çok erken bir saatte (o zaman bu cep telefonları falan da yok) ev telefonundan aranarak Adlı Tıp Kurumu’na gitmem söylendi. Serpil Hoca (Salaçin) başkanlığında 7 kişilik ekip apar topar kuruma geldik.

Öğrendik ki Ethem ağabeyi çapraz ateşle vurmuşlar. Yakın koruması ve şoförü de vefat etmiş. Ethem ağabeyin otopsisini yaptım; vücudundan 80’e yakın mermi çekirdekleri çıkardım, tarif ettim yaralanmalarını. Her tarafı paramparça olmuştu. Bu beni hala çok üzen bir olaydır bu ve hala atamadım bunu.

 

Adli Tıp Ana Bilim Dalı’nın Başarıları, Çukurova Üniversitesi’nin Gururudur…

 

Türkiye’deki Adli Tıbbın geldiği durum nedir?

Türkiye’nin her yerinde aynı koşullarda otopsi yapılamıyor standardımız o noktada değil ama eskisinden çok iyi noktadayız. Büyük kentlerimizdeki hastane ve üniversite hastanelerinin bulunması mesleğimiz açısından büyük bir avantaj. Hatta çok daha iyi koşullardayız hiç de öyle alçak gönüllü davranmamıza, kendimizi başka ülkelerin altındaymışız gibi hmemize gerek yok. Dünyanın neresinde nasıl yapılıyorsa bizde de öyle yapılıyor. Uzman sayımız çok arttı zaman içerisinde daha da artacak. Hiçbir şey çabuk gelişmiyor 1993 yılında bana birisi ‘Mete sen bu Düseldorf’ta katıldığın kongre için Türkiye adına aday olacaksın’ deseydi inanmazdım, gülerdim. Çukurova Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı olarak 2007 yılında Akdeniz Ülkeleri Adli Bilimler Akademisi Başkanlığını aldık. 2009’da Antalya da olağanüstü yüksek katılımlı bir kongre gerçekleştirdik. Aynı yıl bu kez bize Dünya Adlı Tıp Akademisi’nin Başkanlığı ve Kongre Dönem Başkanlığı verildi. 3 yıl taşıdı onu bu Anabilim Dalı. Simgesel olarak başkanlıkta benim ismim geçiyordu ama neticede Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Bilim Dalıydı bizleri buraya taşıyan. Anabilim dalımda görev yapan, benimle birlikte omuz omuza çalışan arkadaşlarım bütün kardeşlerim hepsi olağan üstü destek verdiler de bu işler yüz akı ile sonuçlandı ve biz 2012 de Dünya Kongresi’ni gerçekleştirebildik. Dolayısıyla bu başarılar Çukurova Üniversitesi’nin gururudur.

 

O zaman çokta umutsuz olmamak gerekiyor Türkiye Adli Tıbbı için…

Asla… Arkadaşlarımızın hepsi bilgi – görgü alışverişi adına Amerika ve Avrupa’daki merkezlere gitti. Çabamız bu merkezlerle ortak projeler geliştirebilmek. Örneğin Kazakistan’dan 3 tane tıp da uzmanlık öğrencisinin tez danışmanlığını yapıyor bu anabilim dalı. Demek ki biz bilgiyi artık verebilecek duruma geldik. Bu çok yüz güldürecek bir durum.

 

Adanalı bir genç eğer yeteri kadar enerji koyar yeteri kadar çaba gösterip çalışırsa, Türkiye’de değil dünyada da söz sahibi olabilir.

Biraz da ödüllerinizden söz edecek olursak. Madalya aldınız, birçok ödül ve plaket. Kısaca bilgi verir misiniz?

3 yılda bir toplanan Dünya Adli Tıp Akademisi 21 kişiden oluşur ve genellikle farklı ülkelerden yönetim kurulunda yer alırlar. Aranılan en önemli kriter ise, adli tıbbın gelişmesi ve bu konuda ülkeler arasındaki iş birliğinin geliştirilebilmesi konusunda çaba gösterilmiş olması. O zaman birkaç meslektaşımla birlikte benim adım da geçti. Karar toplantısında bizler dışarıda bekledik. Sonra bizi çağırıp teşekkür ettiler ve bana katkılarımdan dolayı bir madalya vermeyi istediklerini söylediler. Ülkem ve Adanam adına çok heyecanlandım. Türkiye – Adana Adli Tıbbı nereden nereye gelmişti… En önemlisi de “Adana’nın gençleri Adana’dan kaçıyor” sözünün boşa çıkması sevindirdi beni. Adanalı bir genç eğer yeteri kadar enerji koyar yeteri kadar çaba gösterip çalışırsa, Türkiye’de değil dünyada da söz sahibi olabiliri kanıtladık.

 

Prof. Dr. Gülmen: “Ülkem ve Üniversitem Adına Kazakistan’ın Devlet Nişanıyla Ödüllendirmesinden Onur duydum.”

 

Yakın bir Tarihte Kazakistan Devlet nişanı aldınız…

Akdeniz Ülkeleri Kongresi’ni yapacağımız sırada, katılım konusunda yardımcı olmam için Kazakistan’dan haber geldi. Yardımcı olabileceğimi ve kongre için ücret almayacağımızı ilettim. Ev bulmuşlar, geldiler tanıştık. Gurubu getiren yetkili ile kongre boyunca görüşmelerimiz oldu. Sonra da beni ders anlatmam için davet ettiler. Kazakistan’da 10 gün boyunca lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerine adli bilimlerle ilgili dersler anlattım. İlişkimiz zamanla gelişmeye başladı.

Almaata Adli Bilimler Akademisi Direktörü iken (şu anda Kazakistan Adli Bilimler Akademisi ve Kazakistan Devlet Başkanı Sayın Nursultan Nazarbayev’in danışmanlarından birisi olan Prof. Dr. Murathanoviç’in girişimleriyle derslerim arttı. Ardından Astana Tıp Fakültesi’nde tez danışmanlığı yaptım. Şangay Beşlisi’nde yer almamamıza rağmen Türk Bayrağı dahil ederek beni Rus Delegasyonu Anayasa çalışmalarına dahil ettiler. Çalışmada işim bitince toplantıda ayrılacağım zaman beni alkışlarla kürsüye davet edip katkılarımdan dolayı ülkem adına devlet nişanı ve belge takdim ettiler. Çok duygulandım; çünkü hem Türkiye hem de benim için çok onur verici bir olayla karşı karşıyaydım.

 

Yakın Bir Tarihte Malezya İle Ortak Proje İçin Çalışmalara Başlanacak.

 

Bunları duymak çok güzel gerçekten. Hekimliğinizin yanı sıra hem ülkemiz hem de dünyanın değişik ülkelerindeki meslektaşlarınıza destek oldunuz. Uzmanlık alanınızla ilgili bir fahri konsolos gibi çalışıyorsunuz. Bir de Malezya görüşmesi var kısaca ondan bahsedebilir misiniz?

Malezya’da cinsel saldırı mağdurlarının değerlendirilmesi ve raporlarıyla ilgili yapılacak toplantıya davet edildim. Ekip oluşturarak Malezya’ya gittik. Orada kongreler, toplantılar düzenledik. Ardından da Malezya gurubuyla çok yakın zamanda İstanbul’da bir toplantı gerçekleştirerek, bir innivasyon projesi hakkında görüştük. Patenti Türkiye’ye ait olan projeyi TUBİTAK ve KOSGEP destekliyor. Projenin detaylarını sanıyorum dört ay sonra kamuoyuyla paylaşabileceğiz. Kazakistan’la yaptığımız işbirliğini Malezya’yla da yapmaya başlayacağımızı söyleyebilirim.

 

 

Gençler Eğer Doğru Emek Koyar Ve Dünya Çapında Bir Marka Haline Gelen Çukurova Üniversitesi’ni Arkalarına Alırlarsa Başarılı Olurlar.

 

Son olarak Hocam yeniden Adli Tıbba dönecek olursak; öğrencilerinize neler önerirsiniz?

Adli Bilimler çok zengin bir alan. 1948 yılında sadece 11 tane ana daldan söz edilirken, şimdi Amerikan Adli Bilimler Akademisi 37 tane bilim dalını kabul etti ve kabul edilmeyi bekleyen 10 tane bilim dalı daha var. Özellikle Tıp Fakültesi mezunlarının Adli Tıbbı uzmanlık alanı olarak farklı bir boyutta düşünmelerini öneriyorum. Yine aynı şekilde Kimya, Biyoloji, Psikoloji, Diş Hekimliği, Eczacılıktan mezun gençlerimiz yüksek lisans programlarını iyi değerlendirmeli. Bu gençler eğer doğru emek koyar ve dünya çapında bir marka haline gelen Çukurova Üniversitesi’ni arkalarına alırlarsa başarılı olurlar.

Başa dön tuşu