SİYASET

HAK VE HUKUK GÜVENLİĞİ KALMADI

Bilimin ve demokratik eğitimin beşiği olması gereken üniversitelerde rektörlük seçimlerinin kaldırılarak, rektörlerin Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) tarafından önerilecek üç isim arasından Cumhurbaşkanı tarafından atanmasının Türkiye’yi ortaçağ karanlığına sürüklemekten öte bir anlam ifade etmeyeceğini dile getiren Kuzu, darbe veya terör gibi suçlardan gözaltına alınan şüphelinin avukatıyla görüşmesinin kısıtlanabilmesinin devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine, milli savunmaya, devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlardan mahkûm olanların avukatlarıyla yaptıkları görüşmelerin, 3 ay süreyle teknik cihazlarla kaydedilebilmesinin “terör” suçlarından yargılanan veya soruşturulan şüpheli ve sanığın avukatı hakkında, aynı suçlardan soruşturma veya dava açılması halinde avukatlık görevinin yasaklanabilmesi hükümleriyle adil yargılama süreçlerinin tamamen ortadan kaldırıldığını ifade etti.

TMMOB Adana İKK Sekreteri Ali Kuzu, şunları söyledi:

“BASKICI BİR REJİMLE KARŞI KARŞIYAYIZ”

“Birçok haber ajansı, onlarca gazete ve dergi kapatıldı. Bu toz duman içinde, önceki gün de Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve yazarları evlerine baskın yapılarak gözaltına alındı. Hükümetin muhalefeti hedef alan girişimlerinde son halka olarak Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanları Gültan Kışanak ve Fırat Anlı tutuklandı. Ülkenin içine sürüklendiği kaos ortamında Ana Muhalefet Partisi’nin Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan silahlı saldırıya uğradı. Tüm bu nedenlerle ülkemizde hak ve hukuk güvenliği kalmamıştır. Unutulmamalı ki; demokrasi, hak, hukuk ve adalet gibi kavramlar insanlığın asırlar boyu süren mücadelesinin ürünleridir. Bu mücadelenin içinde vücut bulmuş, meşruiyet kazanmış ve bugüne taşınmışlardır. 

“12 EYLÜL’DEN GERİYE DÜŞTÜLER”

Bugün, bütün bu kavramların ağırlığını taşımakla yükümlü, ya da kendilerinden bunu beklediğimiz kurumlar yok artık. Kavramlar bağlamlarından koparılmış, tarihsizleştirilmiş, içleri boşaltılmıştır. Bu durum, geniş halk kitlelerinin neyin doğru, haklı, meşru ve hukuka uygun olduğu konusunda gerçeğe ulaşmasını da olanaksız hale getirmiştir. İktidarın “çoğunlukçu anlayışı”; çoğunluğun desteğini arkasına alanın, bunu bir kez sağladıktan sonra hak ve taleplerin sınırını da kendisinin çizmeye başladığı baskıcı bir rejime gelip dayanmıştır. Askeri darbeleri eleştirerek, “ileri demokrasiyi” savunan bir iktidarın, 12 Mart darbesi ve 12 Eylül hukukundan da geriye düşmesi ortalama bir değerlendirme ile izah edilebilecek bir durum değildir. Bakanlar Kurulu, derhal ama derhal Anayasal sınırlar içine çekilmeli, temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunmayı bırakmalı ve yayınladığı KHK’ları geri almalıdır.”

Başa dön tuşu